KADINLAR, KIZ ÇOCUKLARI VE LGBTİQA+ KİŞİLERİN İLTİCA ETMESİNDE ÖZGÜN GEREKÇELERİN ETKİN BİR ŞEKİLDE TANINMASI İÇİN
Cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet birçok kadını, kız çocuğunu ve LGBTIQA+’yı ülkelerinden kaçmaya ve Avrupa’ya sığınmaya zorlamaktadır. Bu insanlar göç yolu boyunca neredeyse sistematik olarak şiddete ve istismara maruz kalmaktadır. Avrupa’ya vardıklarında onları yetersiz sığınma prosedürleri ve insanlık dışı muameleler beklemektedir. Birçok AB ilkesine ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti uluslararası koruma gerektiren bir işkence biçimi olarak tanıyan İstanbul Sözleşmesi hükümlerine rağmen, varolan sığınma prosedürleri içinde, çoğunlukla, toplumsal cinsiyete dayalı sorunlar tanınmamaktadır.
Avrupa ve dünya toplumu olarak Avrupa Komisyonu’na, Avrupa Parlementosu’na, Avrupa Konseyi’ne ve Shengen bölgesindeki ulusal hükümetlere şu taleplerimizi iletiyoruz:
- Kadınlar, kız çocuklarının ve LGBTİQA+’ların herhangi bir özel sığınma gerekçesinin etkin bir şekilde tanınması yoluyla uluslararası koruma hakkının garanti altına alınması.
Kadınların, kız çocuklarının ve LGBTİQA+’ların özgün iltica motiflerinin tanınması ilkesini hayata geçirecek, dolayısıyla buna yönelik yapıları ve süreçleri işletecek araçların ve koşulların, Avrupa Komisyonu ve ulusal hükümetler tarafından oluşturulmasını istiyoruz.
- İstanbul Sözleşmesi’nin 60. ve 61. maddelerinin ve İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi’nin 10-16. maddelerinin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak için bir Avrupa İzleme Organı oluşturulması.
Toplumsal cinsiyet temelli şiddet mağdurlarının tanınması, desteklenmesi ve uluslararası korunma haklarından yararlanmaları için, İstanbul Sözleşmesi’nin ve İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi’nin etkin bir şekilde uygulanmasını istiyoruz.
- Kadınların, kız çocuklarının ve LGBTİQA+’ların Avrupa ülkelerinde sığınma hakkına erişiminin sağlanması.
Göçle ilgili yeni Avrupa anlaşması projesi, her şeyden önce Avrupa’ya erişimi sınırlamayı amaçlıyor. Avrupa ülkelerinin büyükelçiliklerine sığınma başvurularının yapılmaması Akdeniz’i dev bir mezarlığa dönüştürmüştür.