Bugün 25 Kasım 2024, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ve bizler, geçtiğimiz yıl 315 kadının öldürüldüğü ve 248 kadının şüpheli şekilde ölü bulunduğu; 2024 yılının ilk 10 ayında 357 kadının öldürüldüğü bir ülkenin feminist akademisyenleri, araştırmacıları, aktivistleri olarak sesleniyoruz!
Feminist akademisyenler, araştırmacılar olarak, mücadelenin sokaklardan üniversite kürsülerine taştığı, orada bir yandan bilginin cinsiyetli yapısını teşhir ederken diğer yandan akademideki gündelik pratiklerin cinsiyetçiliğini, adeta bir kültüre dönüştürülen “taciz”leri, öğrenme, öğretme, araştırma, aktarma faaliyetlerinin tümünün iktidar yüklü oluşunu gözler önüne serdik. Mevcut toplumsal cinsiyet rejiminin eşitsiz, baskıcı, ayrımcı yanlarını, bunların tüm yönlerini ve sonuçlarını akademik ilginin, araştırma ve öğrenme faaliyetinin odağına taşıdık. Bu odaktan bakarak kadına yönelik şiddet ile patriarkal kurumlar arasındaki dolaysız ve zorunlu bağın altını kalınca çizen, şiddetin tüm biçimlerini, sonuçlarını, tartışan, kavramsallaştıran, politik mücadelenin gündemi ile paralel biçimde feminist literatürü genişleten bir çabanın parçası olduk.
Devletin örgütlü şiddetinden aile içindekine; hiç tanımadıklarımızın yönelttiğinden faillerinin en yakınlarımız olduğuna; bedenimizi, anlamlandırma pratiklerimizi, hayallerimizi, gerçeklik algımızı, güven duygumuzu ve arzularımızı baskılayan, inciten, yaralayan tüm türler karşısında şiddetin sistematikliğini anlattık. Şiddetin patriarkal kurumlar ile ilişkisini, mevcut toplumsal cinsiyet rejiminin eşitsiz doğasının sürdürülebilirliğini sağlayan kuvvetli araçlardan biri oluşunu hem kürsülerde, dersliklerde, konferanslarda, dergi sayfalarında hem de feminist yoldaşlarımızla sokaklarda, meydanlarda, miting alanlarında, pankartlarımızda, bildirilerimizde konuştuk, yazdık, söyledik.
Akademideki feminist mücadelenin örgütlü biçimde açığa çıkışından yarım yüzyıldan uzun zaman geçmesine rağmen bugün hala hem şiddet ve ayrımcılık konusundaki toplumsal tartışmanın/mücadelenin eşitlik ve özgürlük lehine sonuçlanmasını sağlayacak bilginin üretilmesi ihtiyacı hem de üniversitelerin toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda kararlı ve iradi bir geriye gidişin yaşanması, hak gasplarının artması, feminist teorinin, yöntemsel araçların, eleştirinin akademiden sürülmeye çalışılması karşısında buradaki mücadeleyi sürdürme mecburiyeti devam ediyor.
Çünkü yalnızca Türkiye’de 2024 yılının ilk 10 ayında 357 kadın cinayeti işlendi!
Çünkü, yapılan araştırmalar gösteriyor ki kadın akademisyenlerin %50’den fazlası kariyerleri boyunca en az bir kez ayrımcılık veya tacize uğruyor; Türkiye’de kadın öğretim üyelerinin oranı %45’in üzerindeyken, üst yönetim pozisyonlarındaki kadın oranı %20’nin altında kalıyor!
Çünkü, son yıllarda yükselen toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlerin hedefi haline gelen LGBTİQ+’lar, muhafazakâr ideolojiler tarafından hedef gösteriliyor, artan baskılara, ayrımcılığa ve şiddete maruz kalıyor!
Yazmakla bitmez bu tablo karşısında taleplerimiz de itirazlarımız da açıktır.
- Toplumsal cinsiyet eşitsizliği temelli şiddete karşı sıfır tolerans politikası ile İstanbul Sözleşmesi yeniden imzalanmalı ve etkin biçimde uygulanmalı; 6284 Sayılı kanun etrafındaki tartışmalar sonlandırılarak, şiddet failleri karşısında etkin cezalandırma anlayışı ile hareket edilmelidir.
- Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı şiddete maruz kalanların kadın ve LGBTİQ+’ların, hayatlarını şiddetten uzak biçimde yeniden kurmalarını sağlayacak destek mekanizmaları oluşturulmalı; bu mekanizmalar şiddete karşı mücadele yürüten feminist örgütler ile birlikte çalışarak denetlenmeli ve güçlendirilmelidir.
- Akademide toplumsal cinsiyet ayrımcılığı sorunu karşısında bilgi üreten merkezlerin üzerindeki baskıya son verilmeli; bu merkezler güçlendirilmeli ve desteklenmelidir.
- Farklı akademik disiplinler ve çalışma alanları, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve şiddet konusunda farkındalık yaratacak ders içerikleri üretmeli; atölye çalışmaları vb. etkinlikler üzerinden öğrencilerle çalışma yürütmelidir.
- Akademide Cinsel Taciz ve Cinsel Saldırıya Karşı Destek Birimlerinin etkin bir biçimde çalışması sağlanmalı; bu birimler, akademinin tüm unsurlarının, akademik ve idari personel ve öğrencilerin ihtiyaç halinde bu merkezlere güvenle başvurabilmelerini sağlayacak biçimde yapılandırılmalıdır.
Dayanışmayla,
Aramızda Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Derneği