Türkiye’de kadın mücadelesinin dönüm noktalarından ve ‘en radikal’ anlarından biri olarak kabul edilen “Boşanma Eylemi” 2 Kasım 1990 tarihinde, ANAP hükümetinin kadınlara yönelik ayrımcı, dışlayıcı ve cinsiyetçi politikalarına karşı gerçekleştirilmiştir.
Boşanma Eylemi, 1989’da yapılan bir çalışmaya göre evlenme oranının % 91,8, boşanmayı haklı kılacak gerekçe olarak aldatmanın % 81,3, aile içi şiddet oranının % 65,5, alkolizmin % 59, evlenme yaşının düşük, seçerek evlenmenin kent kültüründe dahi % 4,8 olduğu, ailenin patriarkal ilişkilerce şekillendirildiği, ev içi sorumluluğun kadının üzerinde olduğu bir dönemde gerçekleştirilmiştir. Kamuya iş başvurusunda bulunan kadınlardan “bekaret sertifikası” istenmesi, bazı okul müdürlerinin öğrencilerini “bekaret kontrolü” yaptırmaları için zorlaması ve bunun üzerine iki genç kızın intihar etmesi, tecavüze uğrayan bir kadının fahişe olduğu ileri sürülerek tecavüzcüsüne ceza indirimi yapılması, eylemin gerçekleştirildiği 1989 yılında kadının bedeni üzerinden maruz kaldığı cinsiyetçiliğin tezahürlerindendir. Bununla birlikte “bağımsız feminizm dönemi” olarak adlandırılan bu dönemde kadın hareketi de güçlenmeye başlamıştır.
ANAP hükümetinin 6. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yer alan “Türk Aile Yapısı” ile ilgili raporda aile yapısındaki çözülmelere dikkat çekilmiş, kadınların çalışma hayatına katılmaları sonucunda ailede geleneksel rollerin değiştiğine, ailenin direği ‘kutsal baba’ rolünün zayıflamaya başladığına vurgu yapılmıştır. Rapor sonucunda hükümet aileyi güçlendirmeyi ve korumayı temel hedeflerinden biri haline getirmiş ve iki kanun hükmünde kararnameyle 29 Aralık 1989’da “Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu” ve 20 Nisan 1990’da “Kadının Statüsü ve Sorunları Başkanlığı” kurulmuştur. 1983’ten 1991 yılına kadar iktidarda kalan ANAP hükümeti döneminde gündeme getirilen, Turgut Özal’ın Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemlerde kurulmasına destek verilen ve Devlet Bakanı Cemil Çiçek’in fikir babalığını yaptığı “Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu”nun başına siyasal İslam’la güçlü bağları olan Yeniden Mücadele Dergisi’nin yayın kurulu üyesi Necmettin Türinay getirilmiştir; Melih Gökçek de kurum yöneticileri arasındadır.
Hükümetin kadınlara yönelik cinsiyetçi politikalarından destek alan dönemin Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Cemil Çiçek’in 13 Kasım 1990 tarihinde Cumhuriyet gazetesindeki röportajında, evlilik öncesi ilişki için “Bu, hayvani içgüdülerle insanların birbirine yaklaşmasıdır. Konfeksiyoncu dükkânı mı bu, sık sık elbise gibi değiştiresin? Bunu kabul etmek mümkün değil. Flörtün fahişelikten ne farkı var?” sözleri Boşanma Eylemi’nin tetikleyicisi olmuştur. Bu sözlerin ardından kadınlar sokak eylemlerine başlamışlardır. Ayrıca Cemil Çiçek’e “iki insanın gönüllü beraberliğini parayla satın alınan cinsellikle bir tutmuş… Yani kadınları, ev işleri, çocuk bakımı ve cinsellik karşılığında kocaları geçindirecek.” ve “Bu ailenin fuhuştan ne farkı” yanıtlarını verirler. Kadın Kültür evi etrafında örgütlenen kadın hareketi içinden 30 kadın “devlet zoruyla evde oturma kararnamesi” dedikleri bu kararnameleri ve hükümetin cinsiyetçi politikalarını ve söylemlerini protesto etmek amacıyla topluca boşanma kararı almışlar ve eylemin devlete karşı erkeklerle birlikte düzenlenmesine karar vermişlerdir. 2 Kasım 1990’da Sultanahmet İstanbul Adliyesi önünde bir basın açıklaması yaparak 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne boşanma dilekçelerini vermişlerdir. Kadınların cinsiyetçi aile ve evlilik kurumuna karşı başlattıkları bu toplu boşanma eylemi Türkiye kadın hareketi tarihine “Boşanma Eylemi” adıyla geçer.
Boşanma Eylemi’ne katılan bazı kadınların eşleri aynı fikirde olmadıkları için dilekçe verilmiş olsa da dava süreçleri başlamamış, bazılarının eşleri mahkemeye gelmediği için boşanma gerçekleşmemiş, kimi hakimlerin de “protesto amacıyla” boşanmayı gerekçe olarak kabul etmemeleri nedeniyle bazı başvurular reddedilmiştir. Kadınların dilekçeleri ve savunmaları “mevcut yasalar ve yeni çıkan kararnameler nedeniyle eşler ile eşit bir ilişki kurma imkânlarının kalmaması” üzerine temellendirilir. Savunmayı destekleyen eşlerin mahkemede “birlikteliklerini daha özgür yaşayabilmek için” kadınların açtıkları boşanma davalarını desteklediklerini ifade etmeleri üzerine başvurular kabul edilir ancak gerekçenin Medeni Kanun’da karşılığı olmaması nedeniyle boşanma gerekçesi olarak “şiddetli geçimsizlik” kullanılır. Buna rağmen davalarda boşanma talebinin gerekçesinin geçimsizlik olmadığı, kadınların politik bir boşanma davası olarak kabul ettiği bu davaların Aile Araştırma Kurumu’nun kadını aile içinde koymak istediği yeri ve devletin kadını yok sayan, cinsiyetçi politikalarını protesto amacıyla başlatıldığı dile getirilmiştir. Eylemin kadınlar üzerindeki önemli etkilerinden biri de kadınların kendi özel hayatlarında güçlenmelerini ve ilişkilerinde dönüştürücü bir sorgulayıcılık kazanmalarını sağlamasıdır.
Kaynak
Nadire Berber (2019) “Türkiye’de Kadın Hareketi’nin “En Radikal” Anlarından Biri: Boşanma Eylemi”, (Der. Sevgi Uçan Çubukçu) Türkiye’de Kadın ve Toplumsal Cinsiyet-Deneyim, Hafıza, Politika, İstanbul: Derlem Yayınları içinde, s. 63-93.
Filiz Karakuş (2020) “24 Kasım 1990: Bakan Cemil Çiçek’e düdüklü protesto”, Çatlak Zemin, https://catlakzemin.com/15-kasim-1990/, [Erişim Tarihi, Haziran 2021].
Filiz Karakuş (2020) “2 Kasım 1990: Aileyi güçlendirip, kadınları güçsüzleştiren yasalara karşı feminist kadınlardan boşanma eylemi”, Çatlak Zemin, https://catlakzemin.com/2-kasim-1990-aileyi-guclendirip-kadinlari-gucsuzlestiren-yasalara-karsi-feminist-kadinlardan-bosanma-eylemi/, [Erişim Tarihi, Haziran 2021].
Yazar
Demet Sayınta