11 Mayıs 2011 İstanbul Sözleşmesi (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi) İmzaya Açıldı

yazar:

kategori:

2014 yılında yürürlüğe giren ve 2020 yılında 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, 2011 yılında İstanbul’da imzaya açılmış, ilk olarak Türkiye tarafından imzalanıp onaylanmış ve Türkiye’de 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin, Konsey üyesi olmayıp Sözleşme’nin hazırlanmasına katılan ülkelerin (Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Kanada, Meksika, Vatikan) ve Avrupa Birliği’nin imzasına açıktır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi oyçokluğuyla ve Bakanlar Komitesi’ne katılmaya yetkili taraf temsilcilerinin oybirliğiyle, Avrupa Konseyi üyesi olmayan ve Sözleşme’nin hazırlanmasına katılmamış olan herhangi bir devleti Sözleşme’ye katılmaya davet edebilir ve sözleşme taraf devletleri hukukî olarak bağlar.

Sözleşmede, “kadına karşı şiddet”, “ister kamu ister özel yaşamda” meydana gelsin, her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddeti, şiddet tehdidini ve ayrımcılığı içerir şekilde tanımlanmıştır. ‘Mağdurla aynı ikametgâhı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında’ vuku bulan şiddetin aile içi şiddet olduğu kabul edilen sözleşmede 18 yaşından küçük kız çocuklara yönelen şiddet kadına karşı şiddet kapsamında değerlendirilmektedir.

“Kadına karşı şiddetin ve aile içi şiddetin her türünü kınayarak kadına karşı şiddetin, kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinin bir sonucu olduğunu ve bu eşit olmayan güç ilişkilerinin, erkeklerin kadınlara üstünlüğüne, kadınlara karşı ayrımcılık yapmalarına ve kadınların tam anlamıyla ilerlemelerinin engellenmesine yol açtığının bilincinde; kadına karşı şiddetin yapısal özelliğinin toplumsal cinsiyete dayandığını ve kadına karşı şiddetin, kadınların erkeklere nazaran daha ast bir konuma zorlandıkları en önemli sosyal mekanizmalardan biri olduğunun bilincinde; kadınların ve genç kızların aile içi şiddet, cinsel taciz, ırza geçme, zorla evlendirme, sözde “namus” adına işlenen suçlara ve kadınların ve genç kızların insan haklarının ciddi bir biçimde ihlalini oluşturan ve kadınlarla erkekler arasında eşitliğin sağlanmasının önünde büyük bir engel olan kadın sünneti gibi ciddi şiddet türlerine sıklıkla maruz kaldığının çok büyük bir kaygıyla bilincinde; silahlı çatışmalarda sivil halkı ve özellikle de kadınları yaygın veya sistematik ırza geçme ve cinsel şiddet şeklinde etkileyen, devam edegelen insan hakları ihlallerinin mevcudiyetinin ve gerek çatışmalar esnasında gerekse çatışmalardan sonra toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin artma potansiyelinin bilincinde; kadınların ve genç kızların erkeklerden daha fazla oranda toplumsal cinsiyete dayalı şiddet riskine maruz kaldıklarının ve erkeklerin de aile içi şiddetin mağdurları olabileceğinin bilincinde; çocukların, aile içi şiddetin tanığı olmak da dâhil olmak üzere, aile içi şiddetin mağduru olduklarının bilincinde; kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetten arınmış bir Avrupa yaratma” hedefiyle sözleşmenin amaçları belirlenmiştir:
a. Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak;
b. Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dâhil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak;
c. Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak;
d. Kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak;
e. Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.

Sözleşme’de şiddeti durdurmaya yönelik somut adımlar da belirlenmiştir. 4P ilkesi ile ortaya koyulan ve devletin yükümlülüklerini içeren bu ilkeler şunlardır: Önleme, Koruma, Kovuşturma ve Bütüncül Politikalar. Sözleşmede Prevention (Önleme), şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle ayrılmaz bir biçimde bağlı olduğunun kabulüne binaen, şiddeti önlemek için cinsiyetçi zihniyeti ortadan kaldırmak, eşitlikçi bir anlayışı topluma hâkim kılmak ve kadınları güçlendirmek amacıyla yapılması gerekenleri içerir. Protection (Koruma) şiddete maruz kalan kadınların ihtiyaç duyacakları tüm genel ve uzmanlaşmış destek mekanizmalarını içerir. Prosecution (Kovuşturma), kadınların şikâyet etmeleri beklenmeden etkili soruşturmalar yürütülmesini, delil toplanmasını ve ceza verilmesi için gerekli olan etmenleri içerir. Integrated Policies (Bütüncül Politikalar) ise kapsamlı ve koordine politikalar oluşturulmasını ve kurumlar arasında koordinasyonun sağlanarak kadınların ikincil mağduriyetlerinin önüne geçilmesini içerir. Sözleşmenin hükümlerinin etkili bir biçimde uygulanmalarını sağlama amacıyla Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubu (GREVIO) isimli bir izleme ve denetleme komitesi oluşturulmuştur.

Ancak, Türkiye ilk imzacısı olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 20 Mart 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiştir. Sözleşmeye rağmen kadınların hukuki ve sosyal desteklere erişiminin önündeki engeller, sığınakların sayıca ve nitelik bakımından yetersizliği gibi sorunların temelinde yatan aileyi odağına alan ve erkek şiddetine dayanan sistemin bilinçli olarak görmezden gelinmesi ve kadına yönelik şiddetin esas kaynağını oluşturan ve yeniden üreten politik söylemin varlığı sözleşmeden çekilme kararında etkili olmuştur.

‘Bir uluslararası sözleşme nasıl yürürlüğe girdiyse aynı usulle feshedilir’ kuralına göre TBMM onayıyla yürürlüğe giren sözleşmeden yine aynı irade ile TBMM onayıyla çıkılması gerekirken Milletlerarası Andlaşmaların Onaylanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile bu yetki Cumhurbaşkanı’na verilmiştir. AKP hükümetinin uzun zamandır gündeminde olan Sözleşme’nin feshedilmesi tartışması Recep Tayyip Erdoğan’ın 2021 yılının Ocak ayında Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ü ziyaretinden sonra yeniden gündeme gelmiştir ve fesih kararıyla ilgili çalışmanın 2020 yılının Temmuz ayında, ‘Ayasofya’nın ibadete açılmasından hemen önce’ başladığı ifade edilmiştir.

Sözleşmede LGBTİ+’ları kapsayan cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği kavramlarına tek bir maddede değinilmiş olsa da AKP hükümeti, sözleşmenin feshinin gerekçesi olarak “eşcinselliği normalleştirme sonucunu doğurabilecek olması”nı göstermiş, Sözleşmedeki “toplumsal cinsiyet eşitliği” ifadesiyle “eşcinsel evliliklerin yolunun açılacağı” hatta okullarda “eşcinsellik” konusunda bilgi verilmesinin zorunlu hale geleceği iddiaları öne sürülmüş ve Avrupa ile Türkiye arasındaki “temel değerler farkı”na vurgu yapılmıştır.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Türkiye’nin Sözleşme’den çekilmesine ilişkin açıklamasında kadın haklarının teminatının anayasa ve iç mevzuattaki düzenlemeler olduğunu belirtmiştir: “Kadına yönelik şiddet her şeyden önce bir insanlık suçudur ve bu suçla mücadele bir insan hakları meselesidir. Aslolan ilkelerdir. Bu doğrultuda şiddetle mücadelemizi dün olduğu gibi bugün de yarın da ‘sıfır tolerans’ ilkesi ile kararlılıkla sürdüreceğiz.” Oysa AKP iktidarları döneminde kadına yönelik şiddet olaylarındaki artış ve hükümetin bu olayları önlemeye yönelik hiçbir tedbirinin olmaması bu açıklamayı geçersiz kılmaktadır. Ayrıca milyonlarca kadının insan haklarını koruyan, cinsel yönelim ve cinsiyet temelli ayrımcılığa karşı hukuki korumayı güvence altına alan, kadına yönelik şiddetle mücadelede uluslararası düzeyde ve çok etkili düzenlemelere sahip bir sözleşmeden çıkmak mücadeleden de çekilmek anlamına gelmektedir.

Kaynak

Avrupa Konseyi Sözleşmeler Dizisi (2011) “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, https://rm.coe.int/1680462545, [Erişim Tarihi, Haziran 2021].

Ayşe Sayın (2021) “İstanbul Sözleşmesi: AKP kaynaklarına göre, çekilme kararı aylar önce alındı”, BBC News, https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-56492232, [Erişim Tarihi, Haziran 2021].

Çatlak Zemin (2021) “İstanbul Sözleşmesi’nin şiddetle mücadele açısından anlamını Mor Çatılı kadınlar anlatıyor”, https://catlakzemin.com/istanbul-sozlesmesinin-siddetle-mucadele-acisindan-anlamini-mor-catili-kadinlar-anlatiyor/, [Erişim Tarihi, Haziran 2021].

Yazar
Demet Sayınta